Ali'nin (a.s.) Dört Yıl Dokuz Aylık Hilafeti Sırasındaki Başarıları
Hz. Ali (a.s.)'nin dört yıl dokuz aylık halifeliği döneminde İslam ülkelerinde hüküm süren bunalım koşulları tam olarak düzelmese de önceki durumlarına göre, bu kuralın üç açıdan temel başarıları:
Adil üslup uygulaması, genç neslin Peygamberimiz (asm)'in tavrını, yani İslam'ın gerçek yüzünü yeniden tanımasını sağlamıştır. Hazreti Ali aleyhisselam Muaviye, padişahların sahip olduğu izzet karşılığında, halkın en fakiri olarak, fakirlerle aynı seviyede yaşadı. Dost ve akrabalarını hiçbir zaman diğerlerinden ayırmadı, zengini fakire, güçlüyü zayıfa tercih etmedi.
Böyle acıklı zorluklara ve nice mesleğe ek olarak, insanlar arasında hak olan İslami ilimler ve ilahî ilimler mirası bıraktı.
İmam Ali'nin (a.s) muhalifleri şöyle diyorlar: "O siyasetçi değil, yiğit bir insandı; çünkü hilafetinin başında muhalif unsurlarla geçici de olsa anlaşsaydı, gücünü pekiştirdikten sonra onları ortadan kaldırabilirdi. Ancak Ali (as)'ın hilafetinin devrim niteliği taşıdığını dikkate almamışlar; böyle bir harekette dış anlaşma ve anlaşmadan bahsetmeye değmez. Bu hareket, Peygamberimiz (sav) döneminde ortaya çıkan bir duruma benzer. Bunun üzerine kâfirler ve müşrikler onun önünde defalarca taviz teklif ettiler; Cenâb-ı Hakk'tan onların put ve ilahlarına dokunmamasını istedi, onlar da Peygamber (sav)'in davetine karşı gelmeyeceklerine dair söz verdiler. Fakat Peygamber (sav) bunları kabul etmedi. Peygamber (sav) böyle bir durumda anlaşma yapıp konumunu sağlamlaştırsaydı, düşmanlarıyla savaşıp onları yenebilirdi.
İslam daveti, bir hakkı diriltmek için başka bir hakkın çiğnenmesine veya bir batılı ortadan kaldırmak için başka bir batılın yaratılmasına asla izin vermez. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde bu konuyla ilgili ayetler vardır.
İmam Ali'nin (a.s) muhalifleri, kazanmak ve amaçlarına ulaşmak için her türlü suçu işlemekten çekinmiyor, İslam kanunlarını kolayca ayaklar altına alabiliyorlardı; "sahabe" ve "müctehid" dokunulmazlığı iddiasıyla her suça başvurmuşlar ve hukuksuzluklarını bu bahanelerle örtmüşlerdir. Ancak Hz. Ali (a.s.) İslam kanunlarını hiçbir şey için feda etmemiş, ne pahasına olursa olsun onlara sadakat ve sadakatle muamele etmiştir.
Ali'nin (a.s.) fikri, dini, sosyo-politik ve benzeri alanlara ilişkin on bir bine yakın kısa sözü vardır. Konuşmalarında İslam bilgilerini en güzel ve aynı zamanda sade bir dille beyan etmiş, Arap dilinin nahiv ve edebiyatının temellerini atmıştır. İmam Ali (a.s), ilahi felsefenin kuralları temelinde konuşan ilk İslam insanıdır. Serbest bir muhakeme ve mantık üslubuyla konuşmuş, o zamana kadar dünya filozoflarının dikkate almadığı meseleleri aydınlatmış, savaşın en hararetli döneminde bile bilimsel meseleleri araştırmıştır.
İmam Ali (a.s.), aralarında Uwais Qarani, Kumail ibn Ziyad, Maysami Tammar ve Reşid Hicri gibi entelektüeller ve zahitler bulunan birçok İslam şahsiyeti ve alimi, eğitimli ve erdemli insan yetiştirdi; İslam alimleri arasında bilgi kaynakları olarak kabul edilirler. Fıkıh, kelam, tefsir, kıraat vb. İlimlerde yetiştirdiği şahsiyetler, birçok İslâmî sahanın da birincil kaynakları sayılmaktadır.
Kaynak. www.ahliman.info, www.ahlibeyt.ge