kelimenin gücü

kelimenin gücü

Konuşma yeteneği, insanlığın eşsiz bir başarısıdır. Dilin, insanı tüm canlılardan ayıran temel unsurlardan biri olduğuna inanılmaktadır. Dil, insan bilincinin ve kişiliğinin oluşumunda çok önemli bir rol oynar. Konuşma, insanlar arasındaki iletişimi sağlar.

Tabii ki, dil aracılığıyla iletilen bilgiler sözcükler biçiminde olmalıdır. Adam

kelimelerle

düşünür, fikrini, hissini, bilgisini, gördüğünü ifade edebilir. Dünyada var olan her şeyin kelimeden yaratıldığı kutsal kitaplarda geçmektedir. Yani Allah deniz olsun dedi ve deniz yaratıldı, ışık olsun ışık oldu. Ünlü psikiyatrist Sigmund Freud, kelimenin insan zihninin temel aracı olduğuna, dolayısıyla özel bir etkiye sahip olduğuna inanıyordu. Freud şöyle yazdı: "Kelimeler ve sihir, çok eski zamanlardan beri bir olmuştur ve bugün bile çoğu kelime, büyülü güçlerini kaybetmemiştir. Sözler aracılığıyla, bir kişi başka bir kişiye büyük bir mutluluk getirebilir veya ona sonsuz bir umutsuzluk hissettirebilir. Sözlerin yardımıyla öğretmen bilgisini öğrenciye aktarır, sözlerle konuşmacı dinleyiciyi yakalar, fikrini ve kararını belirler. Söz duygu yaratır ve genel olarak sevdiklerimizi etkilemek için elimizde bir araçtır.

Kelimeler sadece birbirini takip eden sesler, heceler, harfler değil, daha önemli şeylerdir. Sözcüklerle kazanılan deneyim, bu sözcüklere vücudun tepkisi, kişinin yaşadığı duygular beyinde bilgi olarak birikir ve orada kalır. Yani beyin sadece kelimelerin yazılışını ve anlamını hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda o kelime ile ilgili vücudun duygu ve tepkilerini de kodlar. Kelimelerin gücünü daha iyi anlamak için birkaç yaygın örneğe bakalım: Bir kişinin "kiraz" veya "limon" isimlerini söyleyince ağzı sulanıyor, "sınav başlıyor", "sınav geliyor" deyince ", insan korkar, "müftü yiyip içelim" deyince arkadaşının yüzü parlar, "paran var mı?" sorulduğunda çoğu ağlıyor vb.

Kelimelerin pozitif enerjisini anlayan tecrübeli doktorlar, kısa sürede iyileşeceğine onu ikna etmek için sözlerle hastaya ilk yardım yapmaya çalışırlar. İyi bir doktorun cesaret verici sözleri çaresiz bir hastanın bile ruh halini büyük ölçüde iyileştirebilir. Kelimelerin gücünü daha yüksek amaçlar için kullanan insanlar, insanlığın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Ancak ne yazık ki kelimenin potansiyel enerjisini doğru yöne yönlendirmeyen insanlar da var. Sözlerini boş konuşmalara, dedikodulara, birilerine iftira atmaya harcarlar. Enerjinin korunumu yasası, enerjinin kaybolmadığını, sadece başka bir forma dönüştüğünü söyler. Bir kişi kelimeleri haksız yere veya kötü niyetle kullandığında, negatif enerjisi nihayetinde çeşitli problemler şeklinde kendisine geri döner. Bilgeler, talihsizliklerimizin çoğunun dilimizden kaynaklandığına işaret eder. Çünkü, "Yöresel bir söz yer bulur, uygunsuz bir söz yer bulsun yesin." "Suskun bir ağız kafasına çekiçle vurur".

Kelimenin olumsuz etkisi daha çok kötü niyetli, kinci ve iyiyi görmeyen kişiler tarafından kullanılmaktadır.

Vedalaşma diyorlar: Seyahate çıkıyorum, hoşçakal de, varınca on manat veririm, diyor ki: şimdi ver, belki gittin, hiç gelmedin geri. Kıskanç insanlar sadece iyi sözler söylemezler, hatta başkalarına zarar vermek için kötü dualar kullanırlar. Kötü duaları oluşturan kelimeler çok güçlü bir negatif enerjiye sahiptir. Bu sözler doğası gereği küfür niteliğindedir ve hedefin şansını kapatmak için hesaplanmıştır. Sihirli sözlerin tesirinden kaynaklanan tehlikeler, kişinin fiziksel ve ruhsal bozukluğunda, yakınları ve çevresindekilerle ilişkilerinin bozulmasında kendini gösterir. Büyülü sözler, nişanlanmak istediği kişinin ahlakının bozulmasına, alkol bağımlısı olmasına, ailesinin dağılmasına ve aniden hastalanmasına neden olabilir. Bütün bunlar, kelimelerin olumsuz etkisinin daha güçlü olduğunu gösterir. Bu tür durumların bilimsel bir açıklaması olmamasına rağmen, her halükarda, muhtemelen birçok insan kötü duaların ciddi sonuçlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Kötü dualardan kaçınmak için güzel dualar okumak müstehabdır. Azerbaycan halkı da dahil olmak üzere eski halkların dilinde pek çok hayırlı dua vardır. Allah'a şükretmek, hep huzur, refah, huzur, rızık ve bereket dilemek gibi hayır duaları insanımızın manevi hayatında binlerce yıldır var olmuş ve bu gelenek günümüze kadar gelmiştir.

Bazen bir kelimenin anlamı ve etkisi, nasıl söylendiği ve hangi noktada kullanıldığıyla yakından ilgilidir. Sesimiz, vücut hareketlerimiz, mimiklerimiz ve yüz ifadelerimiz ile konuştuğumuz kelimelerin anlamlarına büyük çeşitlilik katarız. İlk bakışta sıradan görünen bir "Merhaba!" tonlamaya bağlı olarak, kelime gerçek bir selamlama gibi gelebileceği gibi tehdit edici ve göz korkutucu olabilir. Sanat alanındaki profesyonel aktörlerin tonlama ve vücut hareketlerinin diliyle konuşmayı tercih etmeleri tesadüf değildir.

Deneyimler, bazen aynı kelimenin farklı insanlar tarafından farklı algılandığını gösteriyor. Bir kelimenin etkisi, kişinin tepkisine, o kelime altındaki izleniminin ne ölçüde ve hangi yönde değiştiğine bağlıdır. "Sözün yarısı söyleyene, yarısı dinleyene aittir" atasözü, konuşmayı anlayan kişinin konuşulan nesne veya konu hakkında en azından biraz bilgi sahibi olması gerektiğini gösterir. Aksi takdirde söylenen söz onun için tamamen etkisiz kalır veya hiçbir anlamı kalmaz. Dahi Nizami, "O sözden cahildir, onlar gönülden cahildir. Sözün tefsiri sözden daha neşeli ve cezbedicidir" dedi.

Genel olarak, kelimenin yanlış anlaşılması günümüzde bir sorun olmaya devam ediyor. Sözleri anlaşılmadığında insan kendini çok kötü hisseder. Bu nedenle insan, söylenen sözleri ve düşünceleri anlamayan insandan her zaman uzak durmaya çalışır. "Dünyada iki kişi asla dost olmaz: Kanayan ve kanmayan" demiş dedelerimiz, "Dünyanın en zor işi anlamayana bir şeyi anlatmaktır." "Bir sinek, anlayan için bir tıngırdatma, anlamayan için bir trompettir." Bilgeler, düşmanının bile anlamasını isterler. "Akıllı bir düşman, cahil bir dosttan iyidir." "Anlayana canımı feda" diyen bilgeler, "Anla, kafamı kes" diye sorarlar. Nadan: "Nasıl kanamam, babam yansın!"

Böylece büyüklerin diliyle dersek "Dünyanın en zor şeyi kelimelerdir, anlamak ve anlatmak da zordur." Söz nasıl olmalı? Bilgeler bu soruyu şöyle yanıtlar: "Konuşman dıştan zarif, içten yumuşak olmalıdır." "Söz, gerçeğe ulaşmaktır." Sonunda "Söz, yüreği olana söylenir" diye nasihat ederler.

Yazar/ Vugar Hagverdiyev

Kaynak/ kaizen.az

568 Views