Saplantı bir akıl hastalığıdır
Takıntı bir akıl hastalığıdır. Ahlaksızlık gibi, tedavi edilebilir. Bu hastalık ciddiye alınmalıdır.
Tedavi olmazsa çoğalır ve çıkmaza girer. Hastalık ister küçük ister büyük olsun, ilk günlerde onunla mücadele etmek zor olacaktır. Ancak daha sonra uygun olacaktır.
Zühd Müslümanların hastalığı değildir. Birçok insan düşüncelere ve eylemlere takıntılıdır.
Bazı cezbedici durumlar için bir doktora danışmak gerekir. Bir kişi ayartıldığında endişelenmemeli, suçlanmayacaktır.
Peygamber (s.a.v.), imanın temiz olduğundan endişe eden bir kimseye, kendi kendine ortaya çıkana kadar bu düşüncelere aldırış etmemelisin, buyurdu. Bu nedenle aklınıza istemediğiniz bir şey geldiğinde suçlanmazsınız. Ama Allah'a sığın.
Çoğu insan bazı şeylerden habersiz oldukları için takıntılıdır.
Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki: "Rahat bir din için hapsedildim."
Hayatımız kolay olmalı, şeytani düşünceler insanları cezbedecek. Din ve din bilginleri için İslam her zaman kolaylık dini olmuştur.
Dünyadaki her şey temizdir: yer, gök, hava... 11-12 şey necis olarak bilinir. İslam'a göre sadece bazı şeyler temiz olmalıdır: Namaz kıldığınız elbise ve vücudunuz, ihram elbisesi, mescit ve başınızı koyduğunuz mühür.
Duvar veya perde necis ise, sakıncası yoktur. Bazı insanlar, duvar temiz olmadığında kişinin Tanrı'dan uzak olduğunu düşünür. Ancak öyle değil.
Birçok insan abdestinin bozulup bozulmadığından şüphe duyar. Hadis-i şerifte şeytanın insanın aklına girip abdestinin batıl olduğunu söylediğini okumaktayız.
Bu fikir göz ardı edilemez. Kişi abdestinin bozuk olduğundan emin olmalıdır. Mesela uyudu. Uyuyup uyumadığı konusunda şüpheye düşerse abdesti bozulmaz.
Abdest batıl değildir. Bunu bilirsek, daha iyi durumda oluruz.
Dışkı konusuna gelince, o yerin dışkı olduğuna yemin edebilirsek kesinlik elde edebiliriz. Bir gün Ayetullah Gülpayıgani'ye yağmurda cübbenin ıslandı diye şikayet ettiler, onunla mı namaz kılıyorsun? Bilim adamı dışkılandığından emin olmadığımı söylüyor.
Gençlerden biri âlimlerden biriyle Mekke'ye gider ve abdest alırken vücudundaki ihram açılır ve yere düşer. O genç adam endişeli ve şüpheli. Bilim adamı ona saf olduğunu söyler. Ancak genç adam inanmaz. O âlim, üzerindeki ıslak ihramla yere oturur ve onunla namaz kılar. Bu sırada genç adam saf olduğuna inanır.
Dedikodu ve dedikodu konusunda daha dikkatli olmamız gerekiyor. Dilimize sahip çıkalım. Abdest konusunda gereksiz çekinceler koyuyoruz. Dine göre hareket etmeliyiz.
İmam Sadık (a.s) ne zaman tuvalete gitmek istese elbisesine su serper ve dışarı çıktığımda ıslak hissedersem bu benim serptiğim sudur demeliyim derdi.
Bir kişi İmam Sadık'a (a.s) şöyle dedi: "Sepette çamaşır yıkadım ve astım. Sonra sepette ölü bir fare olduğunu gördüm."
İmam (a.s.) şöyle buyurur: "Belki de bu fare çamaşırları yıkadıktan sonra oraya girmiştir."
İnsan necisliği kendisi icat etmemeli ve gereksiz yere acı çekmemelidir.
Kaynak. değerler.org