https://youtu.be/x89tgu8r_SU?t=519
Ashâb-ı Kehf (
Ar: أصحاب الكهف) ya da
Yedi Uyurlar, Dünya'nın değişik kültürlerinde izlerine rastlanan halkını terk eden bir topluluğun hikâyesidir. Bütün sürümlerin ortak yanını, halkından yüz çeviren ve onları terk eden bir gruptur. Bu hikâyelerin en eski örneği
Mahabharata destanındadır (17. Kitap olan Mahaprasthanika Parva'da geçmektedir). Destanda anlatıldığına göre yedi kişi, peşlerinde bir köpek olduğu hâlde riyâzet için krallığa ve Dünya'ya yüz çevirirler.
[1] Hristiyanlığın ilk devirlerinde önemli bir hikâye olan Ashâb-ı Kehf, daha sonra Hristiyan dünyâsında önemini yitirdi. İslâm'da ise Ashâb-ı Kehf (Mağara Yârânı) adıyla Kehf Sûresi'nde
kıssası zikredilmekte ve İslâm kültüründe önemli bir yer tutmaya devâm etmektedir. Hristiyanlıkta yedi kişi olarak tasvir edilmekte olup bu yüzden Yedi Uyurlar olarak bilinirler.
Hikâyenin en eski versiyonu, kayıp bir Yunanca kaynaktan aldığını söyleyen
Süryani râhip
Suruçlu Yakup'a aittir. Hikâyenin çerçevesini Tourslu Gregory (
y. 538-594) ve Diyakoz Pavlus (
y.720-799) (
Historia Langobardorum’da) çizer. En iyi bilinen Batı sürümü Jacopo da Varazze'nin
Legenda aurea (Altın Efsâne) eserinde yer alır.
Yedi Uyurları tasvir eden bir
Orta Çağ el yazması.
Efes
Anlatılana göre
Decius (Dakyus) zamanında yedi veyâ sekiz Hristiyan genç, devrin putperest inançlarına kurban edilmekten korkarak yaşadıkları yerin yakınlarındaki bir mağaraya sığınırlar ve üzerleri kapatılır. Orada
mucizevî bir uykuya dalarlar. kişilerin adları bir rivâyete göre Maximilian, Iamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus'tu. Başka kaynaklarda başka isimler rivâyet edilir. Bu mağaraya gelen askerler şaşkınlık içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Burada "Yedi Kâfir’in ölüme terkedildiklerini" bildiren bir levha bırakarak giderler.
Selçuk-Efes'teki mağaradan bir bölüm.
Yedi Uyurlar'ın üzeri kapatıldıktan yaklaşık 184200, veyâ 230
] sene sonra mağaranın yer aldığı arsanın maliki, işçileriyle birlikte mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar ile karşılaşır. Iamblicus, şehre ekmek almaya gider ve Meryem oğlu İsa'nın adının şehirde serbestçe anıldığını fark eder. Decius (Dakyus) zamanından kalma paralarla alışveriş yapmaya çalışır. Psikoposun karşısına çıkarılırlar. Hikâyelerini dinleyen piskopos, bunun bir mûcize olduğunu dile getirir.
Hristiyanlar tarafından kabul edilen hikâyedeki mağara, Selçuk ilçesindeki Efes antik şehrinin yakınlarındaki
Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır. Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hâli 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarıldı. Kazıda 5. ve 6. yüzyıla ait mezarlar bulundu. Yedi Uyurlar’a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda, hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Ürdün
Batlamyuslar zamanında Filadelfiya olarak adlandırılan ve günümüzde Ürdün sınırları içinde kalan
Amman şehrinde bir grup genç, liderleri Maximilian ile birlikte o sırada şehre gelen İmparator
Hadrianus'a başkaldırır. Putları reddederek sadece
İbrahim’in,
Musa’nın ve
İsa’nın Tanrısı’nın tapılmaya değer olduğunu savunurlar. İmparator, gençlerin idam edilmelerini ister. Fakat onlar, kapatıldıkları zindandan kaçarak sığınacakları bir mağara bulurlar. Kral, mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalır. 300 sene sonra uyandıklarında Maximilian'ı şehre yiyecek almaya gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı, onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelip Maximilian’ı yetkililere götürürler. Yetkililer, ilk önce onun anlattıklarına inanmasalar da daha sonra iknâ olup ve bunu bir mûcize olarak kabûl ederler.
Hristiyan toplumlarındaki durumu
Ortodoks ve Katolik kiliseleri olayı yâd ederler. Bununla birlikte Batı'da aydınlanmanın ve Protestanlığın yükselişi ile birlikte Yedi Uyurlar hikâyesi
apokrif bir efsâne olarak nitelendirildi ve Roma Katolik Kilisesi, olayı insanları etkilemeye yönelik bir romantizm olarak itibarsızlaştırdı.
İslâm'da
Kur'ân'da Ashâb-ı Kehf’in (Mağara Yârânı’nın) kıssası Kehf Sûresi’nde anlatılır. Onların isimleri ve ne zaman yaşadıkları hakkındaki rivâyetler tefsirlerde geçmektedir.
Kıssa
Selçuk-Efes'teki Ashab-ı Kehf mağarası.
Gençler, Allah'tan başka ilâhlara tapan bir hükümdarın zamânında yaşıyorlar, halkın çoğunluğu da hükümdarın âdeti üzereydi. Bir rivâyete göre bu gençlerden altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşâvere heyetindeydiler. İmparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bâzı insanları yakalatıp öldürttüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Hükümdar, onları çağırıp tehdit eder, onlarsa inançlarından ayrılmak istemezler. Aksine onu inançlarına davet ederler. Hükümdar, onlara eski günlerine dönmeleri için zaman tanır. Gençler, inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır (Köpeğin ismi bir rivayette Himran olarak geçmektedir). Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler. Hükümdar gençleri sorar, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf Sûresi'nde bu süre 309 (hicrî) yıl olarak geçer. Bu sürenin sonun ilâhi bir sevkle uyandırılırlar. Ne kadar zaman geçtiğini bilmezler, ancak çok az uyuduklarını zannederler. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve onun kılık değiştirerek hâlini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur ve geçen zamanın farkına varır; o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Bunun üzerine hepsi tekrar uykuya dalarlar. Halk, onların uyudukları mağaranın girişine bir mescid yapmaya karar verirler.