Optimistic blog

Güney Afrika'da bulunan Tunus'a kısa bir geziye hazır olun. Akdeniz'in incisi Tunus'tayız. O ne doğuludur ne de batılı; aslında Tunus doğudan yükselen ve yüzünü batıya çeviren bir ülkedir. Akdeniz'in muhteşem mavisini, Afrika'nın dayanılmaz sıcaklığını ve Arap coğrafyasının gizemli havasını bu topraklarda bulacaksınız. Tunus, 1956'da Fransızlardan bağımsızlığını kazandı. Bu topraklar tamı tamına 4 asır Osmanlı devletine bağlı kaldı. 10 milyon nüfusa sahip ülkenin başkenti, ülke ile aynı adı taşıyor. Daha önce başkent Tunus'ta "Antik Kent" olarak adlandırılan kısım tamamen surlarla çevriliydi. Surlar yıkılmış olsa da Eski Kent'in bazı kapıları hala yerinde. Bu kapılardan girip "Eski Pazar"ı gezebilirsiniz. Birçok Arap ülkesinde olduğu gibi bu ülkede de en yaygın kullanılan nargiledir. Çarşının içindeki tarihi "Sur Cafe" nargile tiryakileriyle dolu. Bir yanda ünlü tarihi Zeytuniya Camii'ni görüyoruz. 8. yüzyılda inşa edilen bu cami şehrin en eski yapılarından biridir. Caminin çevresine antik çarşı yapılmıştır. Ve şimdi direksiyonumuzu ülkenin en güzel şehirlerinden biri olan Seyyid Ebu Said'e çeviriyoruz. Bu şehir 17. yüzyılda Avrupalı ​​Hristiyanların zulmünden kaçan Endülüs Müslümanları tarafından kurulmuştur. Bu korunan şehir, mavi pencereleri ve beyaz evleri ile ünlüdür. Seyyid Ebu Said, şair ve yazarlara ilham kaynağı olan bir şehirdir. Sokaklar taşlı ve dar. Artık turistik bir şehir olan Hammamet'deyiz. Sözde yeni şehir, tamamen turizme hizmet için inşa edilmiş yapay bir şehirdir. Eski şehirde, şehri savunmak için bir Osmanlı kalesi var. Küçük kaplumbağalar, donmuş yılanlar ve akrepler, kasabanın turist dükkanlarında satılan tuhaf hediyelik eşyalardır. Kaynak: Ayna TV Dergisi Bilgi. kaizen.az