Çılgın Max film eleştirisi

Çılgın Max film eleştirisi

Son filmi 1985 yılında tamamlanmış gibi görünen Mad Max serisinin Avustralyalı yönetmen George Miller tarafından yönetilen yeni filmi, sancılı bir 12 yılın ardından sinemalara girdi. Mad Max'in yanı sıra The Witches of Eastwick, Lorenzo's Oil, Babe: Pig in The City, Happy Feet gibi farklı türde filmlere imza atan Miller, The Witches of Eastwick ile yarattığı distopyaya "önemli" bir dönüş yapacak gibi görünüyordu. serinin yeni filmi. Sinemaseverler hatırlayacaklardır; Yakın gelecekte dünya üzerindeki bir kaynaklar savaşının yol açtığı yıkımı ve hayatlarını sürdürmeye çalışan insanların kıyamet benzeri bir atmosferde karşı karşıya gelmelerini anlatan Mad Max sekansı, politik alt metninin yanı sıra politik alt metniyle de dikkatleri üzerine çekmişti. izlenebilir aksiyon Max, eski bir polis; Adalet duygusunun ve umudun kaybolduğu bu dünyada, istemeden de olsa "iyi insanlara" yardım etmeye çalışmanın yarattığı eylem, çok net mesajlarla tüketim olgusu - petrol krizi, yer altı kaynaklarının tüketilmesi, sömürü. gösteri toplumunun bir parçası haline getirmek - medeniyetin yıkım yoluyla yeniden inşası, inşa edilmesi gerektiğini iddia eden naif bir siyasi görüşe sahipti. Diziyi baştan devralan Mad Max: Fury Road, remake olmak yerine 100 milyon doları aşan bütçesiyle görsel bir seremoni yaratmasının yanı sıra yönetmenin 30 yıl sonra vereceği siyasi mesajları da verdi. https://youtu.be/hEJnMQG9ev8?t=1
Dediğim gibi yeni Mad Max'in hikaye açısından önceki serilere bağlanma sorunu yok. Film, tıpkı Mad Max 2: The Road Warrior'daki gibi dünyanın nasıl oluştuğunu anlatan bir girişle açılıyor ve sanki her şey yeniden başlıyor. Aynı şekilde Max'in ailesini kaybettikten sonra kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış bir adama dönüşmesi de -biraz basit de olsa- hemen izleyiciye anlatılıyor. Filmde Max (Tom Hardy), Immortan Joe (serinin ilk filminde Toecutter karakterini de canlandıran Hugh Keays-Byrne) ve Furiosa (Charlize Theron) adlı bir savaş arabası tarafından baskı altına alınan bir kalede esir tutulmaktadır. Joe'ya karşı çıkar, şoförüyle ortaklık kurmak zorunda kalır. Joe, çocuk sahibi olmak için köle olarak kullandığı kadınları, çocukluğundan hatırladığı Green Land adlı bir bölgeye nakletmeye çalışır. Furiosa ve Max'e yarı ölü bir savaş çocuğu olan Nux (Nicholas Hoult) da dahil olmak üzere birçok kişi eşlik ederken, kamyonu ele geçirmeye çalışan düşmanların sayısı hızla artıyor. Önce merak edilen konudan başlayalım: Mad Max Fury Road, yıllardır beyaz perdede izlediğim en etkileyici filmlerden biri. İlk üçlemede teknik imkanların azlığından bir B-filmi havası yaratan Miller, bu kez büyük bütçesinin karşılığını fazlasıyla vermişe benziyor. Filmin büyük bölümünü oluşturan kovalamaca ve kovalamaca sahnelerinde CGI'dan mümkün olduğunca kaçınılır; Kenar kamera kol tekniği ve vinç kullanımı ile 360 ​​derece hareketine devam eden film, gözlerinizi ekrandan bir saniye bile ayırmamanızı sağlıyor. Açıkçası yıllar sonra bile nasıl yapıldığını anlamaya çalışacağımız bir filmle karşı karşıyayız. Junkie XL imzalı müziğe Namibya'nın uçsuz bucaksız çöl coğrafyasını keskin renklerle yakalayan görsel yönetmen John Seale'in dinamizmi de eklenince iki saatlik bir karnaval bizi bekliyor. Yine de Miller'ın en büyük başarısı, bu görünümün B-film havasından ayrılmaması oldu. Özellikle ilk üçlemeyle birlikte hızlı tempolu çekimler bu filme ayrı bir hava katıyor. Bu açıdan bakıldığında yönetmenin diziye dönüşü teknik açıdan bir zaferle sonuçlanıyor.
Senaryo ve bazı karakterlerle ilgili sorunlar çözülürse George Miller'ın devam filmleriyle yeni bir efsane yaratmaması için hiçbir neden yok.
Kaynak. Filmloverss.com'dan alındı ​​ve çevrildi
568 Views